Dün tam bir pazar keyfi yaptım. Eşimle yaptığımız uzun kahvaltıdan sonra televizyonda bir kovboy filmi yakaladım. Bizim lise yıllarımızda her pazar öğlen saatlerinde TRT 1 de yayınlanan türde bir kovboy filmiydi.
Kovboylar, çiftlik hayatı, bayanların harika kabarık elbiseleri, at arabaları ve film karakterlerinin hikayeleri her zaman hoşuma gitmiştir.
Avustralya'da geçen hikayede baş kadın kahraman, mağarada yalnız başına kaldığı bir gece Dingo'ların saldırısına uğradı. O anda aklıma gelen ilk şey şu oldu: 'Dingo'nun Ahırı' tabirimiz ile bu Dingo'ların bağlantısı var mı? Tabii arama motorları sayesinde pek şanslıyız. cevabı hemen öğrendim.
Dingo: Avustralya'dan başka dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen ve Avustralya'nın tek yabani etoburu olan kurdumsu bir köpek türüymüş.
Bu durumda bizim 'Burası Dingo'nun Ahırı'mı? şeklinde kullandığımız sözle de hiç alakası olmadığını da öğrenmiş bulunuyorum.
Çok eskiden İstanbul'da tramvaylar 2 atla çekilirken dik Şişhane yokuşunu çıkabilmek için Azapkapı'dan
takviye at alarak yokuşu çıkabilirlermiş.Tramvay bu haliyle Taksim'e kadar
gelir, burada çıkartılan atlar,
bu gün Taksim alanının batı kısmındaki sular idaresi ile Fransız
konsolosluğu arasında bir ahırda bir süre dinlendirildikten sonra tramvaya
bağlanmadan boş olarak Azapkapı ya götürülürlermiş.
Taksim'deki bu ahırı Dingo adlı bir rum vatandaş işletirmiş.Gün boyu bir sürü atın girip çıkmasından dolayı dilimizdeki 'Burası Dingo'nun ahırı mı giren çıkan belli değil' sözü de buradan geliyormuş :)
Taksim'deki bu ahırı Dingo adlı bir rum vatandaş işletirmiş.Gün boyu bir sürü atın girip çıkmasından dolayı dilimizdeki 'Burası Dingo'nun ahırı mı giren çıkan belli değil' sözü de buradan geliyormuş :)