Ne şanslıyız ki kalabalık bir ailemiz var. Aras çok beklenen
ve istenen bir bebek olduğundan, hep el üstünde tutuluyor ve çok seviliyor.
Yakın çevremizde kendisiyle birkaç yaş farkı olan abla veya abisi olmadığından
şimdiye kadarki oyun arkadaşları; teyzeler, büyük kuzenler ve anne babasının
arkadaşı olan ablalardı.
Ama artık girdiğimiz ortamlarda yaşıtlarıyla oyun kurmaya
başladı. Hemen yaklaşıyor ve onlarla olmak istiyor. Bazen onlardaki oyuncakları
istiyor, bazen de kendi elinde oyuncak varsa veriyor. Ama öyle zamanlar oluyor
ki Aras veya karşısındaki bebek/çocuk asla oyuncağından vazgeçmiyor ve tabii ki
annelerin en korktuğu tablo ortaya çıkmasın, aman ağlamasınlar diye biz anneler
hemen başlıyoruz 'Benim oğlum/kızım oyuncağını paylaşır hadi verelim kardeşe
biraz da o oynasın'
Tabii oyunlar ve yabancı çocuklarla iletişim çok yeni
başladığı için ben de anneliğimi öğreniyorum yavaş yavaş.
Bir gün kalabalık bir ortamda karşılaştığımız bir çocuk oyuncağını
Aras'a vermeyince annesi 'hadi oğlum verelim kardeş oynasın' dediğinde benim
ağzımdan çıkan cümle şu oldu: 'Zorlamayın O da çocuk daha. İstemiyorsa
oyuncağını vermek zorunda değil'
Tabii o an diğer çocuğu düşündüğüm kadar oğlumu da düşünmek
durumundaydım ve başka şeylerle oyalayarak oyuncağı unutturmaya çalıştım.
Tabii o an aklımdan geçen şey 'maalesef her zaman her istediğimize
ulaşamayacağımızı böyle böyle öğreneceksin oğlum' oldu.
Çocuklar sakinleşip olay kapanınca yanımda bulunan kardeşim:
'abla böyle söyleyerek Aras'a, 'paylaşmama hakkın var, paylaşmasan da olur'
mesajı verdin şimdi' dediğinde birkaç saniye dondum kaldım. Haklıydı. Ne zor bir
iş annelik. Ama yine de o günden beri sorguluyorum bu konuyu kafamda.
Şimdi düşünüyorum da neden öyle söyledim? benden sonra gelen
4 kardeşle herşeyi paylaşarak büyüdüğüm için mi???
İçten içe, paylaşmak istemediği şeyleri kendine saklama
hakkı var herşey onun istediği gibi olsun mu istiyorum yoksa!!!!
Aras'tan önce de kişisel gelişim türünde çok kitap okurdum
ama şimdi kapsam genişledi: Çocuk ve bir insan yetiştirmekle ilgili olanları
daha çok okumaya çalışıyorum. Şu anda okuduğum kitap, Pınar Mermerci'nin 'Yavaş
Ebeveynlik' adlı kitabı. Yazar, anne olduktan sonra yaşadıklarını anlatırken
bir yandan da bazı konularda çocuğumuza nasıl yaklaşmamız gerektiğini ve anne
olarak ne yaparsak çocuğumuzu daha mutlu edebiliriz gibi konulara değinmiş.
Kitabında (''Ayıp olur'' otomatik tepkisine veda edebilmek)
başlığıyla bir bölüm var. Çocuğun oyuncağını paylaşmak istemediğinde hayır deme
hakkının olması gerektiğini söylüyor. 'Her seferinde oyuncağınızı kıranlarla
ayıp olmasın diye oynamak zorunda değilsiniz. Her seferinde canınızı acıtan,
sizi kıran insanlarla ayıp olmasın diye görüşmek zorunda değilsiniz' diyor.
Çocuğunuzun arkadaşıyla bir oyuncak için mücadele ettiğini
görünce içinizde hangi duygular kabarıyor? Kim bilir hangi anı tetikleniyor ve
hangi otomatik tepkiyi doğuruyor?
Başkalarına saygı duymakla, sırf ayıp olmasın diye kendi
sınırlarınızın ihlal edilmesi arasında bir fark yok mu??
Tekrar tekrar okudum bu cümleleri. Zaten kendimi
sorguladığım bir konuda bu okuduklarım da benden yanaydı. Ama biliyorum ki
hayır deme hakkı, oğluma yalnızlığı ve bencilliği getirmemeli. Hayatın her
alanında (dozunda!) paylaşım gerekli ve çok önemli. Çocuğuma paylaşmayı
öğretmem gerekiyor ama onun sınırlarını ihlal etmeden kendisi hayır demek
istediğinde hayır diyerek paylaşmayı öğretmek isterim.
Zor olansa o ince çizgiyi çok doğru çizmek...