9 Ekim 2015 Cuma

Paylaşmak ama gerektiğinde 'Hayır' diyebilmek...

Ne şanslıyız ki kalabalık bir ailemiz var. Aras çok beklenen ve istenen bir bebek olduğundan, hep el üstünde tutuluyor ve çok seviliyor. Yakın çevremizde kendisiyle birkaç yaş farkı olan abla veya abisi olmadığından şimdiye kadarki oyun arkadaşları; teyzeler, büyük kuzenler ve anne babasının arkadaşı olan ablalardı.

Ama artık girdiğimiz ortamlarda yaşıtlarıyla oyun kurmaya başladı. Hemen yaklaşıyor ve onlarla olmak istiyor. Bazen onlardaki oyuncakları istiyor, bazen de kendi elinde oyuncak varsa veriyor. Ama öyle zamanlar oluyor ki Aras veya karşısındaki bebek/çocuk asla oyuncağından vazgeçmiyor ve tabii ki annelerin en korktuğu tablo ortaya çıkmasın, aman ağlamasınlar diye biz anneler hemen başlıyoruz 'Benim oğlum/kızım oyuncağını paylaşır hadi verelim kardeşe biraz da o oynasın' 

Tabii oyunlar ve yabancı çocuklarla iletişim çok yeni başladığı için ben de anneliğimi öğreniyorum yavaş yavaş.

Bir gün kalabalık bir ortamda karşılaştığımız bir çocuk oyuncağını Aras'a vermeyince annesi 'hadi oğlum verelim kardeş oynasın' dediğinde benim ağzımdan çıkan cümle şu oldu: 'Zorlamayın O da çocuk daha. İstemiyorsa oyuncağını vermek zorunda değil' 

Tabii o an diğer çocuğu düşündüğüm kadar oğlumu da düşünmek durumundaydım ve başka şeylerle oyalayarak oyuncağı unutturmaya çalıştım. 

Tabii o an aklımdan geçen şey 'maalesef her zaman her istediğimize ulaşamayacağımızı böyle böyle öğreneceksin oğlum' oldu.

Çocuklar sakinleşip olay kapanınca yanımda bulunan kardeşim: 'abla böyle söyleyerek Aras'a, 'paylaşmama hakkın var, paylaşmasan da olur' mesajı verdin şimdi' dediğinde birkaç saniye dondum kaldım. Haklıydı. Ne zor bir iş annelik. Ama yine de o günden beri sorguluyorum bu konuyu kafamda.

Şimdi düşünüyorum da neden öyle söyledim? benden sonra gelen 4 kardeşle herşeyi paylaşarak büyüdüğüm için mi???

 Yoksa 'benim oğlum ya çok ısrarcı davranırsa aman diğer çocuğa ve annesine ayıp olmasın ben şimdiden önlemini alayım' diye mi düşündüm??

İçten içe, paylaşmak istemediği şeyleri kendine saklama hakkı var herşey onun istediği gibi olsun mu istiyorum yoksa!!!!

Aras'tan önce de kişisel gelişim türünde çok kitap okurdum ama şimdi kapsam genişledi: Çocuk ve bir insan yetiştirmekle ilgili olanları daha çok okumaya çalışıyorum. Şu anda okuduğum kitap, Pınar Mermerci'nin 'Yavaş Ebeveynlik' adlı kitabı. Yazar, anne olduktan sonra yaşadıklarını anlatırken bir yandan da bazı konularda çocuğumuza nasıl yaklaşmamız gerektiğini ve anne olarak ne yaparsak çocuğumuzu daha mutlu edebiliriz gibi konulara değinmiş. 

Kitabında (''Ayıp olur'' otomatik tepkisine veda edebilmek) başlığıyla bir bölüm var. Çocuğun oyuncağını paylaşmak istemediğinde hayır deme hakkının olması gerektiğini söylüyor. 'Her seferinde oyuncağınızı kıranlarla ayıp olmasın diye oynamak zorunda değilsiniz. Her seferinde canınızı acıtan, sizi kıran insanlarla ayıp olmasın diye görüşmek zorunda değilsiniz' diyor.

Çocuğunuzun arkadaşıyla bir oyuncak için mücadele ettiğini görünce içinizde hangi duygular kabarıyor? Kim bilir hangi anı tetikleniyor ve hangi otomatik tepkiyi doğuruyor? 

Başkalarına saygı duymakla, sırf ayıp olmasın diye kendi sınırlarınızın ihlal edilmesi arasında bir fark yok mu??

Tekrar tekrar okudum bu cümleleri. Zaten kendimi sorguladığım bir konuda bu okuduklarım da benden yanaydı. Ama biliyorum ki hayır deme hakkı, oğluma yalnızlığı ve bencilliği getirmemeli. Hayatın her alanında (dozunda!) paylaşım gerekli ve çok önemli. Çocuğuma paylaşmayı öğretmem gerekiyor ama onun sınırlarını ihlal etmeden kendisi hayır demek istediğinde hayır diyerek paylaşmayı öğretmek isterim.

Zor olansa o ince çizgiyi çok doğru çizmek...

13 Mayıs 2015 Çarşamba


Hayatı yeni keşfetmeye başladığı için herşeye ulaşmak isteyen bebeğinizle uzun yolculuğa çıkacaksanız unutmamanız gerekenler...

Aras'la ilk uzun yolculuğumuz...
Aras ve ben bir haftadır Marmara Adasında ailemin yanındaydık. Bugün evimize öğlen motoru ile dönmeye karar verdim. Kardeşlerim hafta sonunda döndükleri için bugün Aras'la ikimiz yalnız seyahat etmek zorunda kaldık. Şimdiye kadar Aras'la çok gezdik ama ikimiz hiç bu kadar uzun süren bir yolculuk yapmamıştık.
Önceki yolculuklarımızda Aras'ın daha küçük olması meğer ne kadar büyük avantajmış. 2 ay önce yürümeye başladığı için bir an bile yerinde duramayan ve hemen hemen her şeyi merak ederek incelemek isteyen bir bebek Aras.

Kural 1 - Bebeğinizin yola çıkmadan hemen önce uyumasına izin vermeyin.
Yolculuk başlamadan önce uyuyan oğlum, motora biner binmez uyandı. Hava biraz rüzgarlı olduğu için dışarıda yolculuk etme şansımız olmadı. Tabii içeride olmak benim hiç işime gelmedi.
Sürekli etraftaki eşyaları kontrol etmek isteyen, kapıyı açıp dışarı çıkmak için sürekli mızmızlanan bir bebekle 2 saat süren yolculuk sonrasında karaya ulaştık:)
Tekirdağ otobüs terminaline gidebilmek için minibüse binmemiz ve bunun için de biraz yürümemiz gerekiyordu. Kucağımda olmayı kabul etmeyen Aras'ı ikna edemeyince daha fazla ağlamasın diye yere bıraktım. Tabii 5 dakikalık yolu 15 dakikaya yakın sürede tamamladık.
Minibüste de oturmak istemeyip ayakta gideceğim diye tutturmasa daha iyi olacaktı ama neyse ki yol çok uzun değildi.

Kural 2 - Yola çıkmadan önce çantanızı tekrar tekrar kontrol edin ki bebekle alışveriş yapmak zorunda kalmayın
Otobüse binip sonrasında servisle gidersem eve ulaşmam çok uzun saatler alacağından, hem karnımızı doyuralım hem de Aras'ın oluşturduğu harika kokulardan kurtulalım diyerek otagara varmadan önce şehir merkezinde minibüsten indim.
Yanıma bebek bezi almayı unuttuğumu farkettiğimde neler hissettiğimi anlatamam. Çünkü artık bir paket bebek bezini de yol boyunca taşımak zorunda kalacaktım. Ben en başta sorunun sadece bu olduğunu düşünmüştüm ama asıl sorun o bezi bulabilmekmiş meğer...

Şehir merkezinin sahil kısmında eczane ve market olmadığından Aras kucağımda merdivenlerden çıkarak eczaneye ulaştım ama bebek bezi yoktu:(( Marketin yerini sordum, tarif ettiler uzun süre yürüdüm ama marketi bulamadım. Aras ağlamaya başlayınca bu işten vazgeçip sahil kısmına geri döndüm.
Bir lokantaya girip karnını doyuracak sonra tekrar markete gidecektim. Burada karnımızı doyurduktan sonra marketin yerini sorduğumda kasadaki bayan bebeği bırakıp öyle gidin dediğinde bir an duraksadım ama aksini yapmak eziyetten başka bir şey değilmiş gibi geldi. Hem kalabalık bir çalışan grubu vardı fazla müşteri olmadığı için 5 dakikacık bıraksam ne olabilirdi ???
Koşar adımlarla gidip geldim ama o 5 dakikalık sürede ne yaşadığımı, nasıl korktuğumu bir ben bilirim.
Bebek odası olmadığından lokantanın üst katında kullanılmayan sandalye ve masaların konulduğu depo gibi bir yerde sandalyeleri birleştirerek Aras'ın bezini değiştirdikten sonra lokantadakilere teşekkür ederek ayrılırken bana öyle bir baktılar ki anlatamam. Sanırım yalnız olduğum için bana çok acımışlardı...

Kural 3 - Bebeğinizle kısa mesafeler için taksiye binecekseniz en şirin halinizi takınıp biner binmez kendinizi acındırın ki taksici söylenme fırsatı bulamasın...
Otogar ile lokantanın arası 5 dakikalık bir mesafeydi ama bebekle gitmek zor olacağından taksiye bindim. Önce kısa mesafe için özür diledim, çanta ve bebekle yokuş yukarı olan yolu çıkmanın zor olacağını anlattım, inerken tekrar teşekkür ettim, taksimetrede 4.5 TL yazdı 5 TL verdim...
Bana kızmaması için elimden geleni yaptım:)

Tabii bebek olunca insanlar daha anlayışlı olmak için kendilerini zorluyorlar. Bunu her hallerinden anlıyorsunuz. Bizim taksici de o kısacık sürede kendini oldukça zorladı sanırım:)

Kural 4 - Yeni yürümeye başlayan bebeğinizle Şehirlerarası otobüs yolculuğu yapacaksanız mutlaka cam kenarında bir koltuk tercih edin.
Biletimizi aldık ve koltuğumuza oturduk.
Yanımızda genç bir bayan oturuyordu. Önce bize pas vermedi hatta cam kenarına geçme talebimizi de kabul etmedi ama sonra Aras'ın ona sürekli sataşmalarına dayanamadı ve bir ara ilgilendi bile.
Yolculuk devam ederken Aras'ın koridora inmek istemesi ve bırakmadığım için ağlamaya başlaması, hatta bunu sık sık yapması çok can sıkıcı bir hal almaya başlamıştı...

Kural 5 - Yanınızda mutlaka bebeğinizi oyalayacak şeyler bulunmalı.
Aras kucağımda oturmak istemiyor, mızmızlanıyordu sürekli. Ben o kadar acemiydim ki yanımda Aras'ı oyalayacak tek bir şey dahi yoktu. Şimdi nereye gidersem gideyim çantamda Aras'ın bir kitabını ve en az 2-3 oyuncağını taşımama anlam veremeyenler, sebebin bu seyahatin olduğunu bilmeliler...

Kural 6 - Biletinizi satan kişiye, koltuğunuzun yakınında çocuklu başka ailelerin olup olmadığını sorun...
Asıl kabusum yan koltukta oturanlar olacakmış meğer:(
Yan tarafımızdaki koltukta 4-5 yaşlarında bir kız çocuğunun annesi, halimize acımış olacak ki
oyalansın diye Aras'a önce bir adet bisküvi verdi. Tabii ki biraz sonra bisküvinin büyük bir kısmı yerdeydi.
Yan koltuktaki anne hiç boş durmadı ve 'Onu sevmedin mi?' diyerek kızının elindeki cips paketinden birkaç tane alıp Aras'a verdi.
Yağlı cipsleri her tarafına bulaştırdığına mı yanayım, koridor tarafında olduğumuz için yere her döktüğümüzü (aslında kasıtlı olarak attıklarımızı) tüm yolcuların görmesine mi yanayım bilemedim.
O yüzden cam kenarında oturmak önemli!!!
Aras'ın cipsle ilk tanışması o anne sayesinde gerçekleşmişti:)
Tabii kucağıma bebekle koridor tarafında otururken hareket halindeki otobüste yerdekileri toplamak biraz zor olacaktı. Otobüs durunca yaparım diyerek eyleme geçmedim. Çünkü ben yerdekileri toplarken Aras'ın da koridora inmek için tekrar tutturmasından korkuyordum.
Ama en fazla 2 dakika sonra muavinin seslenmesiyle son golümü de yedim.
'Hanımefendi çocuğunuz elindekileri hep yere atmış, onları toplamak çok zor oluyor sonra.'
Çok kısık bir sesle: 'Biliyorum ama araç hareket halindeyken toplayamadım' dedim.

Yandaki anneye nasıl kızmayayım: Ben bilmiyor muydum çocuğa yiyecek birşeyler vermeyi... Ama onun dökeceğini, parça pinçik edeceğini o kadar iyi biliyordum ki!!!
Aras'ın henüz bir bebek olduğunu, kendi çocuğu gibi güzelce yiyemeyeceğini bilmiyor mu sanki!!!

Hiçbir zaman, 'O daha bir çocuk ve herşeyi yapmaya hakkı var' diyen annelerden olamayacağım.
Ama ben bu kadar hassas davranırken, 'muavinden bu sözleri duymak haksızlık' diye bağırasım geldi...

Artık Aras'la yalnız yolculuk edeceğim zaman deniz otobüsüyle dönmek için ısrar etmemin sebebi, hiç unutmayacağım bu muhteşem yolculuktur...