Tiyatroyu hep çok sevmişimdir.
Tiyatroyu çocukluğumda sevmemi sağlayan kişi de Cemal
dayımdır.
Hani evlilik sorumlulukları ve çocukları olmadığı yıllarda yeğen
sevmek pek keyiflidir ya. İşte benim daha çok küçük olduğum zamanlar beni
götürdüğü oyunları hatırlarım hep. Beni çok mutlu eden bir olay olduğu için
aynısını ben de yeğenlerime yapmaya çalıştım. Umarım ileride onlar da hatırlarJ
Şimdi ise eşim sinema sevdalısı olmasına rağmen son iki
senedir benim zorumla gittiğimiz birkaç oyunun da maalesef çok kötü çıkması
sonucunda uzun süre tiyatroya gitmemek konusunda anlaştıkL
Ama benim tiyatro izleme sevdamdan vazgeçmem pek mümkün
olmadı. Yeni yılda yeni alışkanlıklar kazanmak gerekir diyerek araştırmaya
başladım. Şehir Tiyatrolarının bize en yakın olan salonunda çarşamba gündüz saatlerinde oyunlar olduğunu öğrendiğimde
pek sevindim. Malum işten ayrılalı bir yıl olmasına rağmen ben ev hanımı moduna
geçemedim. Günler düzenleyip ev oturmaları da yapamadığıma göre yapmaktan zevk aldığım şeylerin üstüne gitmek gerekiyor.
Tiyatro izlemek de bunların içinde olduğuna göre artık her Çarşamba tiyatro
günüdürJ
Yeni yılın ilk iş günü olan bugün Kadıköy Haldun Taner
Sahnesindeki oyuna sadece birkaç bilet kaldığını öğrendiğimde çok şaşırdım.
Gündüz vakti tiyatro izlemeye birkaç üniversite öğrencisinden başka kim
gidecekti ki?
Biletimi alıp salona geçtiğimde ise önce çok şaşırdım sonra
çok sevindim. Salon tamamen doluydu ve birkaç genç vardı sadece. Diğerlerinin
tamamı orta yaşın üstünde bay ve bayanlardı ve hepsi pek şıktı. Bazıları bastonlarıyla gelmişlerdi, bazıları ise yanlarında
gelenlerin yardımıyla ancak yürüyebiliyordu ama tiyatrodan vazgeçmemişlerdi.
Bugün izlediğim oyunun adı ‘Türkiye Kayası’.
Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan dört
kişilik bir ailenin başından geçen olayları anlatıyor. Yaşanmış bir olaydan
esinlenilerek yazılan oyun 120 dakika sürdü.
Tüm anılarını yükledikleri arabayı sınırdan geçirip
Türkiye’ye sokamadıkları için geceyi serbest bölgede geçirmek zorunda kalan
ailenin hikayesi anlatılıyor oyunda.
Bulgaristan’da her zaman ikinci sınıf vatandaş olduklarını
hissetmiş olan aile, Anavatanımız dedikleri Türkiye’ye girmeye çalışıyorlar. 15
Yıl çalıştıktan sonra aldıkları arabalarının vergilerini ödeyemedikleri için
Türkiye’ye giremediklerinde gümrük memuruna ‘bu kanun da nerden çıktı’ diye
soruyorlar.
Memurun verdiği cevap ise çok içler acısı fakat çok
gerçekçiydi. ‘Böyle devamlı değiştiriyorlar ve zora sokuyorlar ki; Millet,
Ülkede Kanun Var! desin.’
Göçmenlerin yaşadığı her iki tarafa da ait olamama durumu
ile birlikte; anne ve babaların kendi doğruları ile çocuklarını anlamaya
çalışmadan kendi kurallarını koymaları ile ilgili mesajlar da var oyunda.
Ailenin asi kızının ‘Siz hiç beni anlamaya çalışmadınız’
demesi üzerine annenin ‘Ne yapalım kızım biz böyleyiz. Bizim istediğimizi
yapmazsan bizi ölmüş bil’ demesi; Bazı ailelerin çocuk yetiştirmek konusundaki bakış açısını da anlatıyor sanki.
Ayrıca anne rolündeki Hikmet Körmükçü’ye olan hayranlığım bu
oyundan sonra bir kat daha arttı. Tam bir ana ve eş olmuştu.
Pek keyif aldım bugün. Demek ki her Çarşamba tiyatro
izlemeye devamJ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder