3 Ağustos 2012 Cuma

Biraz ondan biraz bundan

Yazmaya başlama sebebimi buldum sanırım.
Kalabalık bir ailede yetişmenin, bol miktarda kuzene sahip olmanın yanısıra okul ve iş hayatımda edindiğim bol sayıdaki arkadaşımla yaptığım sohbetleri seviyorum ben. İzlediğim bir filmi ya da okuduğum bir kitabı çevremdekilerle paylaşmazsam rahat edemem. Öğrendiğim hiçbirşeyi kendime saklamam. Sevdiğim, keyif aldığım şeyleri mutlaka paylaşırım. Bunu bazen düşüncesizce yaptığım olur hatta. Karşımdakinin o şeyden zevk alıp almadığını pek düşünemediğim zamanlar:)

Geçenlerde yeğenlerim ve kızkardeşlerimle sohbet ederken okuduğum kitabı anlatmaya başladım. Kendimce çok heyecan duyduğum ve ilişkiler hakkında çok önemli olduğunu düşündüğüm bir konuydu. Ünlü bir psikoloğun hayatını anlattığı kitapta yer verdiği, ilişkiler üzerine bir örnekti.
Ama 17 yaşındaki yeğenimin bu örnekle pek de işi yoktu anlaşılan. Bana 'teyze sen halen o kitabı bitiremedin mi' dediğinde tabii ki önce gülüştük ama düşündüm de insanların öğrenme şekli çok farklı olabiliyor. Ben o kitapta okuduğum örnekten etkilenip o dersi alabilirim belki ama yeğenim farklı bir şekilde öğrenme yolunu seçiyor ve doğal olarak hiç ilgilenmediği bir kitabı da dinlemek istemiyor.

Sekiz aydır çalışmadığım için mesai arkadaşlarımla yaptığımız sohbetlerde anlatma şansım da yok. Malum telefon görüşmeleri kısa oluyor. O yüzden blogda paylaşmak mantıklı geldi (mutlaka anlatmam lazım ya). Hem böylece anlattığım konuya ilgi duyanlar okur diğerleri de sıkılmazlar:)

Ama bu, yeğenlerime hikayeler anlatmaktan vazgeçeceğim anlamına gelmiyor tabii sakın yanlış anlaşılmasın...

Bahsettiğim kitap gerçekten kalın bir kitaptı. Bitirmem uzun zaman aldığı için birkaç kez sohbetlerimize konu olmuştu:) O kitabı bitirdikten sonra bir gece yarısı başladığım yeni kitabı ise ertesi gün bitirdim.

Nuray Sayarı'nın 'İçindeki Gücün Sırrını Keşfet' adlı kitap.
Ben çok uzun yıllar sadece kişisel gelişim kitapları okudum diyebilirim. Sanırım kardeşlerimin bazen bana 'Polyanna mısın nesin' demelerinde bu kitapların faydası oldu. Her an olumlu düşünme şansım yok bazen olumsuzluklardan etkilenebiliyor ve kendimi mutsuz hissedebiliyorum. O an beni ayağa kaldırması için arada karıştırdığım birkaç başucu kitabım vardır ama Nuray Sayarı'nın kitabını daha önce okumamıştım.

Bu tarz kitaplarda anlatılanların faydası insanların o anki manevi ihtiyaçlarına ve inançlarına göre değişkenlik gösterir. Yıllardır bu tarz kitapları elime almamıştım ama o gece ne okusam diye bakınırken bu kitap elime geçti ve kısa sürede bitirdim. Belki birkaç sene daha elime bu tarz kitaplar almam belki de sıkı bir dönüş yapmışımdır diye düşünüyorum.

Bu kitap düşünce gücünün hayatımızı nasıl etkilediğine dair örneklerle dolu. İyi düşüncenin hayatımızı nasıl kolaylaştırdığını, kötü düşüncelerle kötü olayları hayatımıza nasıl çektiğimizi anlatıyor.

Başıma gelen talihsizlikleri ve ters giden hemen hemen her olayı nazara bağlayan benim gibiler için de bir bölüm var.
Nazardan korunmak için üzerimizde ayna veya kristal taşımamız gerektiği anlatılıyor. Bu objeler olumsuz enerjileri geri gönderiyormuş. Evin girişine ayna asarsak eve de nazar girmezmiş.

İslam kültüründe 'Fatma Ana Eli' olarak geçen figür, Musevi kültüründe 'Miriam'ın Eli' olarak geçiyormuş. Kötü şanstan korunmak için kullanılan ve Araplar arasında 'Hamsa Eli' de denilen figür aşağı veya yukarı işaret edecek şekilde kullanılabiliyormuş.

Yahudiler için İbranice bir kelime olan 'Hameş' yani 5 rakamı, Tevratın 5 kitabını simgeliyorken, İbranicede beşinci harf olan ve 'Allah'ın kutsal adlarından birini belirten 'Heh'i simgeliyormuş. Ellerin üzerinde bulunan göz, şeytanın gözünden korunmak için- balık ise iyi şans ve bereket için kullanılırmış.


Hangi kültürde olursa olsun aynı amaca hizmet ediyor. Bu eli üzerimizde, evimizde ya da işyerimizde bulundurmamız bizi koruyacak ya da şans getirecekmiş. Demekki evde bulunan bol miktardaki nazar boncuklarının yanında en kısa zamanda bu figür de yerini alacak..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder