Bir kitabı bitirmenin verdiği hazzı yaşamayalı uzun zaman
olmuş.
Aslında çevremdekilere göre gayet iyi bir okuyucuyum ama son
okuduğum kitabı bitirmem biraz zaman aldı. Bu sürecin uzamasında kitabın 700
sayfa olmasının da etkisi var tabii :)
Kenize Murad’ın yazdığı Saraydan Sürgüne adlı kitaba bu yıl
3.kez başladım :) Yıllar önce bir
arkadaşımın yazlığında kaldığım bir gece arkadaşımın önerisiyle kitaplığından
alıp okumaya başladığımda hikaye çok hoşuma gitmişti fakat o dönemde iş
yoğunluğumdan dolayı devam edememiştim. Sonra kitabı bir şekilde yine elime
almış ve en fazla 60-70 sayfa kadar okumuş ve bırakmıştım. Şimdi bu kitabı
okumak için en doğru zamandır diyerek tekrar başladım ve nihayet bu sefer
bitirmeyi başardım.
Kenize Murad, kitapta annesi Selma Sultan’ın kısa ama masal
gibi olan hayat hikayesini anlatmış.
Selma Sultan; V.Murat’ın kızı Hatice Sultanın 2 çocuğundan
biri olarak Çırağan Sarayında dünyaya gelmiş. Mustafa Kemal ve arkadaşları
tarafından ilan edilen Cumhuriyetin ardından Halifeliğin kaldırılması ve
Son Halife Abdülmecid’in ülkeden ayrılması ve ailesinin de
ülkeden sürülmesi ile başlayan süreçte Hatice Sultan’da Mart 1924 tarihinde
Lübnan’a gitmek zorunda kalmış. Fakat seçme hakkı olmayan damat, yani Selma’nın
babası onlarla gitmemiş. Babasından ayrılmak zorunda kalan Selma’nın yaşadığı
bu terk edilme olayı onu her zaman derinden etkilemiş.
Lübnan’da çok iyi okullarda eğitim almış olan Selma’nın ve
annesinin buradaki ilk yılları Türk halkı tarafından tekrar geri
çağırılacakları zamanı bekleyerek geçmiş. Fakat ilerleyen yıllarda halkın
Kemalizmi ve Cumhuriyeti benimsemesiyle ülkelerine artık geri
dönemeyeceklerini kabullenmek zorunda kalmışlar.Çocukluk ve genç kızlık
dönemlerinde kimseye belli edilmeyen yokluk içinde geçen yıllarda Selma ve
annesinin en büyük destekçisi hiçbir zaman yanlarından ayrılmayan Haremağası
Zeynel olmuş.
Zeynel’in ilerleyen yıllarda da devam eden sadakati Hatice
Sultana olan aşkından mı yoksa sadece Selma’yı korumak adına verdiği sözden mi
kaynaklanıyordu bunu çözemedim.
Lübnan’da iyi okullarda eğitim almasına rağmen Prenses
ünvanı nedeniyle herhangi bir işte çalışmayı kendine yediremeyen Selma,
arkadaşları ile gece gezmelerine katılıyor, ailece yaşanılan yoksulluğa rağmen
sosyetenin her türlü eğlencesinde yer alıyor. Bu toplantılardan birinde
tanıştığı Vahit ile yaşadığı aşk, Vahit’in onu terk etmesiyle sona eriyor.
Babasından sonra sevdiği ilk adam tarafından da terk edilmiş olmanın etkisi ve yoksul bir prenses olmanın ona ve ailesine
hiçbir şey kazandırmaması sebebiyle hiç tanımadığı bir Hintli bir Raca ile
evlenmeyi kabul ediyor. Böylece gerçek bir prenses oluyor ve Rani ünvanını
alıyor.
Hasta annesini Lübnan’da bırakarak Haremağası Zeynel ile
gittiği Hindistan’da yaşadıkları gerçekten masal gibi. Lübnan’da sürdürdüğü çok
rahat bir yaşamdan sonra buradaki kısıtlamalar, kocasının ablasının kötü davranışları,
Selma’yı hiçbir zaman onun istediği gibi sevemeyen kocası ve orada yaşadığı
yıllarda Hindistan’ın durumu çok detaylı bir şekilde anlatılmış. Kocası Emir’in
kız kardeşi Zehra ve onun kocası ile olan hikayeleri de oldukça ilginç. Kitapta
anlatılan çok çeşitli aşklar var. Bunlardan biri de Begüm Yasemin’in Selma’ya
olan aşkı…
Hindistan’da tam bir esaret içinde geçen yıllar, köylü
kadınların sevgi ve güvenini kazanmak için yaptıkları, üzüntüden hasta olması…
Tüm bu olumsuzlukların içinde yaşama karşı direnip Hindistan’dan Paris’e
gidebilen bir kadın Selma. Burada tanıştığı Amerikalı ile yaşanan kısa ama hiç
unutulmayan büyük aşk…
Paris’te Selma’ya en büyük destek, onu hiçbir zaman yalnız
bırakmayan Zeynel.. O yıllarda süren savaş nedeniyle yaşanılan sıkıntılar, bu
arada doğan kızının Hindistan’da esaret yaşamaması için bulduğu çözüm ve bunun
sonuçları, kocasından para alamadığı için yaşadığı yoksullukla satılan elbise
ve mücevherler….
Kitapta aşk, sevgi, nefret, tarih, savaş, annelik çok güzel
bir şekilde anlatılmış. Prenses olarak doğan ama kendi ülkesinde yaşayamadığı
Prensesliği başka bir ülkede yaşayan bir kadın var.
Ama bazen sorguluyor: Prensesliğin bedeli olarak bu esareti
yaşamaya değer mi?
Çok büyük zenginlikler gördüğü gibi, aç kaldığı günleri de
olmuş Selma’nın.
Annesini bir yaşındayken kaybeden Kenize Murad öylesine
güzel anlatmış ki tüm olayları. Bugün elimdeki kitap bittiğinde hemen
başlayacağım kitabın, Kenize Murad’ın kendi hikayesini anlatan kitap olmasını
istedim. Babası ile 21 yıl sonra buluşmalarını anlattığı ‘Badalpur'un Bahçeleri’
adlı bir kitap var. ‘Saraydan Sürgüne’ adlı bu kitap gibi o da Fransızca
yazılmış ama maalesef o kitabın Türkçe çevirisi yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder