14 Ekim 2012 Pazar

Yoga sonrası

Dün sabah yine erken uyandım. Yoga günlerinin en güzel yanlarından biri erken uyanmak ve sonrasında yürüyerek yogaya gitmek.
Arkadaşlarla yoga sonrası kahvaltı-kahve keyfini de çok özlemişim. Bu keyifli sohbetler de ruhuma iyi geliyor.
Evde hareketsiz ve yalnız kaldığım günlerin acısını çıkarıyorum yoga günlerinde.
Nisan ayında yogaya yeni başladığımda hareketleri o kadar beceriksizce yapmaya çalışıyordum ki şimdi inanamıyorum kendimdeki değişime.
Tabii yapamadığım hareketler yine var ama en azından şimdi çok daha konsantre bir şekilde o harekete bırakabiliyorum kendimi.
 
Yoga; farkındalığımı arttırdı, enerjimi yükseltti ama bu hafta garip bir şekilde yarım kalmış işlerimi tamamlama arzusu duydum. Farklı bir enerjiyle herşeyi
tamamlamak ve kış mevsimine yeni bir fatoş olarak başlamak istiyorum. Bazı konularda da en başa döndüğümüze göre herşeye en baştan başlayacak enerjiyi
toplamam lazım ve yoganın buna yardımcı olacağına inanıyorum. 
Dün yoga seansından sonra eve geldim ve yine kitabıma daldım. Elimden bırakamıyorum. Füreya ne ilginç bir hayat yaşamış.
Verem teşhisi konduktan sonra İstanbul'daki tedavi sonuç vermeyince İsviçre'de bir senatoryum'da kalmaya başlamış.
Eşi Kılıç Ali'nin işleri nedeniyle yanına gidemediği bu dönemde kendisi de evli olduğu halde Füreya'ya yakın olabilmek üzere senatoryuma yakın bir ev tutmuş
yakın dostu! Şevki Bey.
Senatoryumdaki tedavinin de işe yaramadığını öğrenince Fransa dışında  yan etkileri sebebiyle henüz hiçbir yerde  yasal olmayan bir ilacı denemek üzere  
Paris'e yerleştiğinde ona bir ev kiralayan Şevki Bey'in ani ölümü sonrasında Füreya'nın İstanbul'a dönmesi...
 
Senatoryum günlerinde oyalansın, canı sıkılmasın diye teyzesi Farünnisa'nın gönderdiği plastikler ile hayatının değişmesini anlatıyor kitap.
Hem de ne değişmek! Bir önceki yazımda, Füreya'nın ailede sanatçı olmayan nadir insanlardan biri olduğunu söylemiştim ya hani,
meğer füreya hastalığı sırasında tanıştığı toprak ve çamur sayesinde; çok ünlü bir seramik sanatçısı olmuş. ilk sergisini; hastalığına çözüm bulmak ümidiyle gittiği
Paris'te açmış.
Sonra İstanbul'daki başarıları ve seramik dışında hiçbir şey göremeyecek kadar tutkuyla bu işe bağlanması sonucunda Kılıç Ali'den boşanması.
 
Füreya'nın hayatındaki çok ilginç olaylardan birisi de, veremli biri olarak yaşamının sınırlanmasını kabul etmediği için ailesinin tüm karşı çıkmalarına rağmen kimseye
haber vermeden ölüm riski olan bir ameliyatla ciğerinin yarısını aldırmak üzere Paris'e bu kez yalnız başına gitmesi ve tamamen iyileşerek İstanbul'a dönmesi.
 
Erkek kardeşi Şakir'in kızı Sara'yı kendi kızı olarak kabul etmesi ve kızın annesi Afife'yi her zaman kendine rakip görmesi, Füreya'nın hiç çocuk sahibi olmaması sebebiyle verdiği duygusal bir  hareket olarak algılanabilir belki ama anne ve babasının haberi olmadan Sara'nın nüfusunu kendi üstüne alması kabul edilebilir gibi değil.
Tüm mal varlığım sana kalacak diye Sara'yı ikna ediyor ve 18 yaşına girdiği hafta bunu gerçekleştiriyor. Sara'ya nasıl olsa soyadın değişmeyecek o yüzden kimseye söyleme kabul etmezlerse gerçekleştiremeyiz diyor.
Ama dayanamayıp Sara'nın bu olayı annesine anlatmasıyla, annenin kızdan tek bir ricası oluyor ve Füreya'ya her zaman 'Füfoş Anne' diyen Sara, artık 'hala' demeye başlıyor.
Bu olayı öğrendiğinde, Sara'nın annesi Afife ile girdiğim bu ezeli rekabette kazanan kim oldu? diye düşünüyor Füreya...
 
Yine kitaba ara verip yollara düşme ve küçük yeğenimin doğum günü nedeniyle kardeşler ve kuzenlerle buluşma zamanı.
Kalabalık bir aile olmak gerçekten çok keyifli. Akşam yemek sonrası bowling keyfi ve bol kahkaha. Ben 14 kişi arasında en düşük sayıyı yaparak dereceye girdim:)
Bizim grup 2 turda da yenildi ama sonuç ne olursa olsun çok eğlendim.
 
Eşim, kardeşler ve kuzenler ...Ben bu grupla yapılan herşeyden keyif alıyorum.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder