28 Mayıs 2011 Cumartesi

19-22 Mayıs 2011 GAP Turu (1)

Yine bir son dakika gezisi ayarladık kendimize. İzinlerimizi son anda ayarlayabildiğimiz için pek seçeneğimiz kalmamıştı. Daha önce hiç seyahat etmediğimiz bir turizm şirketi ile 19-22 Mayıs 2011 tarihli GAP turuna katılmaya karar verdik.
2 gece Gaziantep, 1 gece Antakya’da konaklayarak Adana, Gaziantep, Şanlıurfa ve Antakya’yı görecektik.



19 Mayıs Perşembe

Uçakla Adana’ya ulaştığımızda havaalanında bizi rehberimiz Süleyman Bey karşıladı. Toplam 12 kişi olacağını öğrendiğimizde, butik tur olacağı için bol bilgi alabileceğimiz keyifli bir kültür turu olacağını düşündük. Ama turdaki ilk şaşkınlığımızı 4 gün boyunca gezeceğimiz araca yerleştiğimizde yaşadık...12 kişilik ve kliması olmayan bir minibüs uygun görülmüştü. 'Son anda karar verenler için son anda organize edilen tur böyle oluyor' dedik ama sonradan anladık ki rehberimiz de son dakika rehberiydi:)

Hepimiz, Adana’yı gezmeye başlamadan önce güzel bir kahvaltı yapmak istiyorduk. Rehberimize ‘İstanbul’un kargaşasından geliyoruz doğayla iç içe yeşillikler içinde güzel bir köy kahvaltısı yapmak istiyoruz’ dediğimizde aldığımız cevap: ‘Bana söylenen yere götürebilirim sizi’ şeklinde oldu.

O’na söylenen yer baraj bölgesinde küçük bir şarküteriydi. Hem kahvaltılık malzemeler satılıyor hem de bahçeye konmuş 3-4 masada kahvaltı veriliyordu. Hemen yan binadaki inşaat ise tam da beklediğimiz şeydi...

Kahvaltı masasında hayal kırıklıklarıyla başlayan turda bizi daha nelerin beklediğini düşünürken tura katılanlarla tanışmaya başladık. Reklam ve Organizasyon işi yapan ve tura yalnız katılmış olan bayanın eşi işlerinin yoğunluğu sebebiyle yoktu. Oğullarıyla birlikte tura katılan ailedeki bayanın tam bir alışveriş canavarı olduğunu da sonradan öğrenecektik. Karı koca beraber gelen hafif toplu ama çok neşeli çiftin iki çocuğuna annelerinin baktığını öğrendik. Yeni evli başka bir çift ise tur boyunca grupla hiç konuşmadılar diyebilirim. Ama biz turdakilerle pek kaynaştık pek eğlendik.

Uçaktan indiğimizde araca en son bindiğimiz için sol arka teker üstüne kalmıştık. Önce minibüste arka dörtlü koltukta ve teker üstünde kimse oturmak istemezken ilerleyen zamanlarda aramızda bu da espri konusu olmuştu. Ön tarafta oturanlar her mola yerinde arkada oturanlara kira bedeli olarak meyve ya da kuruyemiş ısmarlıyordu.

İlerleryen zamanlarda rehberimize sorduğumuz hiçbir soruya cevap alamamak bizi çok sinirlendirse de hepimiz; ‘bu olumsuzlukların tatilimizi zehir etmesine izin vermeyeceğiz’ şeklinde şartlandırmıştık kendimizi. Ara ara da bunu birbirimize hatırlatmamız gerekiyordu tabii. Rehber Süleyman bey olarak tanıştığımız kişi ikinci gün aramızda ‘Süleyman efendi’ olmuştu. Turizm şirketinin bu şahsı nasıl tur rehberi olarak kabul ettiğini anlayamazken, Üniversitede öğretim görevlisi olduğunu öğrendiğimdeki şaşkınlığımı anlatamam. İki lafı bir araya getiremeyen, konuşmaya utanan, gezdiğimiz yerleri daha önce görmemiş olan ve o yerler hakkında hiçbir şey bilmeyen bir rehberimiz vardı:)

Anne ve babasıyla tura katılan Emre, gezdiğimiz yerler hakkında internetten bilgiler okuyup bizlere anlatıyor, turun neşe kaynağı Çetin bey’de Süleyman’a seslenip ‘iyi dinle Süleyman, bak bunları öğren bir gün lazım olur’ diyordu. Tüm bu iğneleyici sözlere bizimle birlikte gülen Süleyman ise gerçekten anlatılmaz yaşanırdı..

Tatil boyunca elbette (Süleyman’a söylenen) yerlerin hepsini gezdik ve gördük. Ama gezdiğimiz yerler hakkında öğrendiğimiz herşey Emre’nin anlattıkları ya da döndüğümüzde kendi merakımızla araştırarak öğrendiklerimizden oluşuyor maalesef. Sadece bu sebeple bile tüm o harika yerlere tekrar gidebilirim.

Muhteşem Süleyman’la birlikte yaptığımız kahvaltıdan sonra ilk durağımız Çukurova Üniversitesi oldu.


Oradaki güzel manzarayı gördüğümüzde ve yeşillikler içinde kahve içerken kafamızdaki tek soru şuydu: Kahvaltıya buraya gelmek varken neden inşaat içinde kahvaltı yaptık?

Kahve keyfinden sonra tekrar yola çıktık ve Adana’nın simgesi haline gelmiş olan Sabancı Merkez Camii’ni görmeye gittik.


Türk Diyanet Vakfı ile Sabancı Vakfının ortaklaşa yaptırdığı bu camiyi çok beğendim. Caminin yapımı 10 yılda tamamlanmış. 6 minareli cami 52.600 m2 üzerine yapılmış. Okuduğum bir yazıda Ortadoğu ve Balkanların en büyük camii olduğu da iddia ediliyor. Camii ile ilgili bilgi almak üzere incelediğim bir site dikkatimi çekti. Verilen bilgilerin kesin doğruluğunu araştırmadım ama eğer doğru ise arihi yerler konusunda bilgi edinilebilir.
http://www.3dmekanlar.com/tr/sabanci-merkez-camii.html






Seyhan Nehri üzerinde bulunan ve Taş Köprü deyip geçtiğimiz yapının 2.000 yıla yakın bir geçmişi olduğunu da bu gezi sayesinde öğrendim.



Sabah Adana’ya geldiğimizde gezeceğimiz yerler içinde Adana ve civarının da olduğunu düşünmüştüm fakat 11.30 da Gaziantep’e gitmek üzere yola çıktık.Daha sonra öğrendim ki Adana’ya gelme sebebimiz uçak biletinin daha ucuz olmasıymış:)

Saat 13.30 da Gaziantep’e ulaştık.Antep’e geldiğimiz için de kebap üstü bol cevizli baklava yeme hayalleri ile öğlen nerede yesek diye düşünüyorduk ki Süleyman’ın sözleri ile kendimize geldik. 'Tur’un anlaştığı ve uygun gördüğü yerde (Fethullah Usta) yemek yiyeceğiz '. Birçok turizm şirketine ait otobüslerin yanına biz de minibüsümüzü park ettik:) İstanbul’da yediğimizden hiç de farklı olmayan kebap ve tatlılarımızı yedikten sonra Zeugma Mozaik Müzesi’ne gitmek üzere yola çıktık.



Gaziantep’e 8 yıl önce geldiğimde sadece şehir merkezini gezebilmiştim.Şimdi tur ile değişik yerler göreceğim için çok heyecanlıydım.

Zeugma Antik Kentini yerinde görme fırsatım olmamıştı. Nizip İlçesindeki Zeugma Antik Kenti, 2000’li yıllarda yapılan kurtarma kazılarıyla Birecik Baraj Gölü suları altında kalmaktan kurtarılmış ve Gaziantep Arkeoloji Müzesi’ne taşınmış.Şimdi de Zeugma Mozaik Müzesi’ne alınmış.Müzede mozaiklerden başka heykel ve resimler de yer alıyor.





Dünyaca ünlü ‘Çingene Kızı’ adlı mozaik kuşkusuz en ilgi çekici olanı..Gaziantep'in simgesi haline gelen mozaik 30-35 yıl önce kaçakçılar tarafından açılan ve her tarafı delik deşik edilen alandan çıkartılmış. Etrafı bulunmadığı için mitolojik öyküsü de bilinmiyormuş. Cinsiyeti belli olmamasına rağmen saçındaki örgüler nedeniyle 'Çingene Kız' denilen mozaikteki insan figürünün Büyük İskender olduğunu savunan tarihçiler de varmış... Biz gittiğimizde Gaziantep Arkeoloji müzesinde görmüştük fakat Eylül ayı itibariyle Zeugma'ya taşınmış.



Zeugma Mozaik müzesinin resmi açılışı henüz yapılmadığından sadece giriş katı ziyarete açılmış ve 19 Mayıs tatili nedeniyle çok fazla ziyaretçi vardı.

Çok küçük yaştaki çocukların mozaiklerin çok yakınına kadar gitmelerine ve içeride bu tarz olayları engelleyecek bir görevli olmamasına çok üzüldüm.

Ama giriş kattaki mozaikler o kadar etkileyiciydi ki müzenin kalanını görmek üzere tekrar gelmek istediğimden eminim.



Bu muhteşem eserleri gördükten sonra Gaziantep Arkeoloji Müzesini gezdik. Burada da antik dönemlerden kalma mozaikler, heykeller, mezar taşları, resimler, sikkeler ve muhtelif eşyalar bulunuyor (radyo,telefon,dikiş mak.ve saatler v.b.)



Sonraki durağımız olan Gaziantep Kalesinin içinde yer alan Kahramanlık Panoraması Müzesi de görülmeye değer. Ziyaretçilere Gaziantep’in savunulması ile ilgili bir belgesel izletiliyor.



Gaziantep’te göremediğim birçok müze kaldı. Bunlardan birkaçı:Hasan Süzer Etnografya Müzesi, Emine Göğüş Mutfak Müzesi, Kültür Müzesi, Medusa Cam Eserler Müzesi, Mevlevihane Vakıf Müzesi.



Tekrar gelişimizde eğer bol vaktimiz olursa ayrıca Nizip ilçesinde yer alan sabun fabrikasını da gezeriz belki.Bir haberde ’Kurtlar Vadisi Irak’ filminde Amerika’lıların cezaevi sahnesinin burada çekildiğini okumuştum.

Bakırcılar Çarşısı ve Baharatçılar Çarşısını da çok keyifle gezdik. Dövülerek şekil verilen bakırlardan çıkan o ses halen kulaklarımda sanki.





Ama en çok hoşumuza giden kare, Şener Şen filmlerini hatırlatan, 'işte Anadolu'dayız' dedirten KEPKEP AKARYAKIT ve önündeki amca idi..



Tabii tüm gün gezdikten sonra geldiğimiz ‘Uğur Plaza Hotel’ in çok rahat ve temiz olması, turla ilgili şimdiye kadar bizi en memnun eden konu oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder